6 Ocak 2009 Salı

örümcek


boş bir odanın tavanında, en uç köşede, kendi kendine ağ örmeye çalışan bir örümcek. tuzak kurmuş bekliyor. neyi? kimi? yaşamak için tuzağa düşürmek zorunda, can almak zorunda. zarif ayakları var, benim hiç zarif olmayı beceremeyen ayak bileklerime inat, öylesine zarif ki...


bir çay koydum kendime, ilk yudumu dahi almaksızın, soğudu bardağın içinde. ağzına kadar dolu bir bardaktı. bardağın boş kısımlarını da görmek isterdim hayatta hiç olmazsa bir kere.. hep doluydu işte. hep dolu kısımlarını gördüm. herkesin sahip olduklarıyla gurur duydum ben.. sahip olmadıkları veya olamadıkları için gülmedim, güldürtmedim de kimseye. bir üflesem örümcek ağları sallanacak, bir dokunuşta yokolacak.. ben tuzak kurmadım ki kimseye, bu yüzden yıkmadım da tuzakları.. belki birgün o tuzaklara düşmek isterim diye..


havaya söylenmiş onca söz.. hep konuşmuşum da gezegenin bin bir yerine savrulmuş sözler. birisi sana çarpıp da geri döndü bana şimdi. tam sırtını dönmüşken sen bana ve ben de tam yüzümü çevirirken sana. gözgöze gelmeyi beceremedik bir türlü, gözlerimi kaçırdım hep ben biliyorum..
çünkü;

daha güçlüydü senin ordun, benim ordularımın aksine.. yıkıldı bu krallık..

şimdi göç zamanı...

başka yerlere..

başka bir yerde...

belki tekrar karşılaşmak dileğiyle...

1 yorum:

SER dedi ki...

kırılmasın diye durur kalbin
usul usul bedeni sarar aşk
aşk ölmez,
biz ölürüz..

bedenini saran aşk artık kirli ve eski. ve vitrinlerde tüm ışıklarıyla bekliyor aşk, tüm cazibesiyle.

her gün önünden geçtiğim o vitrindeki aşk asla benim olmayacak, bilsem de, çıkarıp atmak istiyorum üstümdekini sırf eski ve kirli diye..