26 Ekim 2012 Cuma

neden'im

siyahın içinde beyazın olması çok doğaldı bence. gerçekten de öylemidir bu formül bilmiyorum. ama beyazın içinde siyah olmasıydı enteresan. siyah öyle bir şeydi ki neye bulaşsa karartıyordu tüm renkleri. en koyuyu bile daha koyu yapıyordu. ben beyazlarımın içindeki siyahla örtündüm kararttım. ama sen zaten siyahtın. beyaz yoktu. beyazlarımız kirlenmişti. ben bu yüzdendim. black in white Ve bu yuzden beyazdim Bana bulastirdiginiz siyahlari herkes gorsun diye..

23 Ekim 2012 Salı

selam cinim

aranıza yeniden dönüyorum. heyecandan çişim geldi bak görüyomusun şimdi. bye

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Yalnızlık..
Köküne kadar yalnızlık bu.
Okyanustaki bir tek balık
Oysa hayat öylesine kalabalık
Bazen iyiyken..
Geberip gitmeyi çok istemek...
Hiç birşeyi bu kadar istememeyi isterdim.
Neden beni kovalıyor ki
Bendeki diğeri
Onda da bir diğeri mi var
Bizim “diğer”lerimiz tanışmış olabilirler mi?
Ama herşey çok kalabalık
Ben minicik kaldım içlerinde
Kendimi kaybettim
Elimden tutsaydı sendeki diğeri
Senin diğerinde kötü mü
Yoksa iyi mi?
Fahişe mi aldatmacaların altında
Bacak arasını açan
Küstah mı yoksa o herşeyi çok bilenler gibi
Ben haksız olmaya mı mecburum
Yazmaya ve okunmamaya mı tutsak
Memelerinden kan fışkıran bir anne mi?
Bende ki diğeri.
Sen arkanı dönüp giderken
Aslında yanımda gibiyken
Son bir kez arkana dönüp bakmayı istermiydin
Son kez..
Hayatın içindeki milyarlarca saniyeden
sadece bir saniye diledim
Bir küçük ölümlü saniye
Birazdan unutulacak, gömülecek, solacak saniye
Ama ben zamansız kaldım..
Hep mi kötüydüm.
Kötümüyüm?
Kötüysem ölmeyi hakedebilirim bence.
İyiysem peki?
Neye göreysem iyi
Görece mi akıp giden zamanın saniyesi
Akmıyor mu zaman.
Sen ben biz değilken mi akmıyor zaman?
Sen bir başkasıyla mı bizsin.
Seni gerçekten sevemeyecek bir başkası.
Benim kadar sevemeyecek
Benim kadar zamansız olamayacak bir başkası.
Neyse...

22 Nisan 2012 Pazar

ölümsemek


duymamak ile başladı herşey
sonra duyumsamamak..
nasıl başladı ve nasıl bitti bilmiyorum
aslında bitti mi onu da bilmiyorum.

hastalıklı bir öksürük gibiydi
duymadınız diye bitti mi sandınız
gizli öksürmeleri mi?

nasıl yerleşti içime
zihnime, derinime
nasıl da acıtmadan girdi anlamadım
acıttığını ben mi farketmedim ki?

o kadar mı duyumsamamıştım.
kendi çığlığımı duymamıştım?

insan kendi çığlığını duymaz mı?
insan kendini unutur mu
unuttuğunu bile unutur mu?

insan bilir mi kendini?
bilmezden mi gelir...

hikayelerce birikiyor soruduğum sorular.
zihnimden sızıyor dudak kenarlarıma
ben mi konuşuyorum anlamadan dinliyorum kendimi
benim sesim mi?

kitaplarca, raflarca, kütüphanelerce birikiyor
eskiyip, kullanılmayıp unutuluyor.
okunmadan tozlanıyor
çöp kutusunun geridönüşümünde bile
yazık ki
geri dönüşemiyor.

sorular dönüşemiyor cevaplara..
suskunluk içimi karartıyor.

susuyorum.

susmak ile başlıyor sonra herşey,
susup biriktirmek

beynimden pis kokular geliyor
ağır bir ceset kokusu gibi
öldürüp öldürüp biriktirdiğim
"ben"ler üst üste yığılıyor
kimin için yaşıyorum?

yaşıyor muyım?

e peki bu ölenler kim
ben kimim
kaç taneyim?

neden öldürerek bitiremiyorum kendimi

ölenler ben miyim

ölememişmiyim
korkakmıyım aslında
çaresiz bir ucubemiyim?

kendi cenazeme mi ağlıyorum hayallerimde
arkamdan bıraktığım hiçlik duygusuna mı?

bazen ağlamak istiyorum
hem de çok ağlamak
şöyle haykıra haykıra

neden istediğimi bilmiyorum.
bilmemek kahrediyor..


içime uzanıyorum
içimdeki saatli bombanın pimini
tık diye çekiyor bir el
o el benim ellerim değil ama
senin ellerin görmesem de biliyorum

patlat hadi diyor
öl
görmeden ellerimi
dokunmadan
ağlamadan
susmadan öl

öl ama duymadan öl.

anlamadan.
ama en çok öl diyor.

ölebildiğince öl
ne kadar acı ne kadar kötü olursa olsun
cehennemdeki gibi
doğ ve tekrar öl.

defalarca

peki suçum ne diye soruyorum

duymamıştın diyor

susmuştun da..

ve hiç konuşmamıştın

ölüler konuşmaz ki diyorum.

haklısın diyor bana kendim

koluma giriyorum.

ölüme doğru yürüyorum

susarak..

ölümseyerek..