30 Kasım 2009 Pazartesi

"the reader"

beni bitirdin bu gece...

29 Kasım 2009 Pazar

benim canım okulum



okulumu seviyorum
tuvaletlerin arkasına yaratıcı uyarılar yazmalarına da hastayım

ama bari düzgün yazılsa,
bu yazıyı okuyan ve düzeltmek isteyen arkadaşımın ince ve narin mizah duygusuna bayıldım.

artık çişimi zevkle yapıyorum:)

yarım



monaliza'nın mutlu tarafındayım.
gülümsüyorum.

rahatlama sonrası esnemeler gibi
uykuya yakınım.
en çok çenenle boynunun birleştiği yeri seviyorum
orayı koklamayı
kafanı gömüp de yastığa
yüzünün yarısıyla bana bakmanı

ölü adam uyumanı

28 Kasım 2009 Cumartesi

züğürt aGa

gerçek bir göçebe hayat yaşıyorum.
hem evde hem sokakta.

ama çok nazlandığım metroport hikayesine fotoğrafları gördükten sonra sıcak bakmaya başladım.

bekle beni bahçelievler, geliyorum

deniz manzaralı ofisim ve odam beni bekliyor.

(züğürt tesellisi!)

24 Kasım 2009 Salı

ben bilmem beyim ne der hiç bilemem

ben bilmezdim

beyim hiç bilemezdi

20 Kasım 2009 Cuma




görmesine gerek olmadan
sadece hissederek yaşayanlar için..

18 Kasım 2009 Çarşamba

yan odadan melodiler


"Bir yerlerde çalan bir müzik duyduğunda sende söylersin çünkü gerçekten sevdiğin bir ezgidir. Bir kapı kapanma veya tren sesi araya girdiğinde , artık müziği duymazsın ama yine de söylemeye devam edersin. Ve aradan ne kadar süre geçerse geçsin müzik tekrar duyulur olduğunda, onunla aynı yerdesindir. Aşk işte böyledir."


filmde geçen mükemmel aşk tarifi...



16 Kasım 2009 Pazartesi

itirafname silsilesi


gereksiz sırnaşmalar gösterenler var şu sıralar:)
serzenişlerimi duyup da kendine gelmeye çabalayan.
ama üstüne de alınmak istemediği için okusa bile
kime yazdın bunu demeyecektir:)
işin en eğlenceli kısmı da bu işte!

bugün iyi günümdeyim ben, benim pis şişkoya bile ellerimle probis ikram ettim.

çok sevgili bir arkadaşım bana Gary More'dan The loner parçasını yolladı,
dinlemeye başladıktan kısa bir süre sonra
probis yeme hissi oluştu bende,
yanında fındıklı nescafeyle birlikte

gittim sabah hemen aldım...

bugün de bana karşı pek bi sıcak davranan akıllara zarar kişilik gülümsedi falan bana
normalde tepiklemek isterdim tersimden kalksaydım
ama bugün iyi uyandım
sabah uzunca bir süre yeni çıkan sivilcelerime baktım
nasıl kapatıcağımı planladım,
allah ne verdiyse giriştim pudrayla
bembeyaz çıktı suratım:))
otobüste vapurda bana bakıyolardı
çok eğlenceli
şöyle beyaz surata bir de kırmızı ruj süresim vardı
ama yapmadım

rüyamda bugün benim artistikomadritim ağlıyordu
hem de benim yüzümden
ama buna rağmen iyi uyandıysam
içimdeki ego canavarım iyice şişmiş demektir.

her sabah bir itirafnameyle sizinle başbaşayım.
hayırlısı olsun.

14 Kasım 2009 Cumartesi

sabahlar

rüyanın en heyecanlı yerinde uyanmışsındır, mesanen patlayacak gibi..
gözleri de tam açamazsın, tıslamaya başlayan bir kedi gibi görünürsün muhtemelen,
tek derdin bir an önce çişini kanalizasyona bırakıp geri dönmektir uykuya,
hani en heyecanlı yeri ya, belki devamını görme umuduyla..

ama halının bir kenarı kıvrılmıştır,
yede top şeklindeki çorapların basacak yer bırakmamıştır,
bilgisayarın bir sürü kablosu,
yere düşmüş plastik şu şişesi vardır,
takılırsın
düşecek gibi olursun...

yataktan çıkınca o ilk üşüme,

tuvaletin süper akustiğindeki şırıltı sesi,

ağızdaki acı tad..

karnın gurultusu..


çorapsız ayakların buz gibi olması

offf

dönemedim rüyaya geri!
yine açıldı uykum,
sabahları çay demlemekten ve kahvaltı yapmaktan nefret ediyorum.

bu süreyi uzatabilmek için
yatıp tavanı izliyorum, sağa dönüp aynaya bir süre
sola dönüp kitaplıya
yerdeki halının üzerindeki saç tellerine

yere düşmüş sümüklü mendilime..

bakıyorum...
bu sabahların bir anlamı olmalı demiş ya hatun kişi
haklı..
yoksa çekilmiyor..

kendimi doğuracak değilim

ne kendi öz eleştirimi yapacak ne de başkalarını uzun uzadıya eleştirecek modumda değilim.
ama insanların çok nankör ve çok çıkarcı olduklarını düşünüyorum.

benden bir çıkarınız olduğunda etrafımda pır dönen onca insan, soruyorum size nerdesiniz, şimdi çıkarlarınızın hedefi başkaları mı?
oysa ben çıkarsız severim, tüm fedakarlıklar çıkarsızdır bende, tanıyan bilir..

hani "sana bişi söölicem, hmm ı-ıh ya vazgeçtim" noktasına getirip de durumu
kendi egonuzu tatmin etmek için, daha iyi bildiğinizi, daha güzel, daha akıllı, daha bilmem ne olduğunuzu göstermek için oynadığınız küçük oyunlar sizin kendi yalnızlığınız.
ben de yalnızlığımdan korkuyorum, belki de benim çıkarım bu, ama itiraf ediyorum.
oysa biliyorum ben
ölümden de korkmuyorum

ölümün yalnızlığından da

dosta küsmelerden geçeli çok oldu bende

küstüklerim de dost değildi,
dost olsa küstürmezlerdi..

en iyi bildiğimin gözlerindeki sahtelik, inandığımın o iğrenç düzenine alet olmak
kime yazdığım kimlere yazdığım
ne demek istediğimden bağımsız bir anlam bu.
bu bir insanlık sorunu bence

kişilik sorunu.

sen en iyi bildiğine bile inansan bile, ben olayın bu tarafında
olayın dışında
olayın arkakasında
içinde
sonunda
başında
ortasında
anladım ki
sen hiçbirşey bilmiyorsun.

beklediğim buydu diye de kandırmayın kendinizi
ne beklediğinizden habersizsiniz

öfkemi kusmak istiyorum sadece.
tek ihtiyacım olan bu.

şuan hedefimde tek kişi var.
uzlaşabilirdik belki de..
oysa o çaktırmadan silahını kavramış arkasında
bekliyormuş

görmedim hissettimm.

duymadım hissettim.


öldürdüm.

bir eski dostu da gömdüm bugün.

o bundan habersiz.

bir insan kendi ölümünden habersiz


(işte şimdi haberin oldu)

13 Kasım 2009 Cuma



beynimden dışarı çıkmaya uğraşan ahtapot bacakları hissediy0rum.
koşmak istiyorlar.
bir değil yüz değil
binlerce bacak

deliriyorum!

9 Kasım 2009 Pazartesi

ağteğzeğ"ye emprovize

biz kürdan yerine kibrit çöpünü kullanan bir milletiz.
kibrite de mümkünse kirbit demeyi tercih ederiz.
ben bu gününe kadar diş aralarımı temizlemek için her zaman renkli dikiş ipliklerini tercih ettim mesela, okulda araştırma görevlisi bir arkadaşın çantasını karıştırırken üzerinde kocaman kolgeyt yazan diş ipini görüp de "aa bu ne" demişliğim vardır
o derece yani.

kapı çalınca da "kim o" deriz, karşıdan ses gelir, "benim"
bu kadar basittir yani.
"hey adamım beni tanımadın mı ben corç" demeyiz asla
"yada hey adamım (hey demek adettendir) senin sorunun ne ha?"
şeklinde bir sorumuz yoktur.
kısaca derdin ne lan, noluyo öküz, şşş hemşerim nooluyo? şeklinde
oldukça kibar ve net ifadeler kullanırız.

biz kurallara uymayanları da " sert bir dille uyarmayı" tercih ederiz
(teşekkürler ağteğzeğ)
kim istemez ki sert bir dille uyarılmayı hmm??

konum bu değildi, bir konum da yoktu, şimdi artislik yapmama gerek yok
sanki bişi anlatmak amacıyla yazmaya başlamışım da süper bir şekilde bağlayacakmışım gibi kasmama gerek yok.

kendimi deşifre etmek istiyorum sadece biraz
sanki
emin değilim
galiba
olabilir de olmayabilir de
aslında hiç öyle bir niyetim yok
ı-ıh etmiycem deşifre

tamam karar verdim.
küçükken yoğurtlu bir yemek yediğimde tabağı yalamayı severdim.
(hala severim)
öyle bir yalardım ki tertemiz olurdu, arada bir de sadece pislik olsun diye temiz tabakların içine koyardım.
bunu itiraf ettiğim için kendimden utanmıyorum.
üstelik kendimle gurur duyuyorum.

kakasını yaptıktan sonra mahsule bakmayan varmıdır aramızda
"ben bakmam" diyeni sert bir dille uyarırım baştan söyliyim.
bu konu da şurdan aklıma geldi, bizim bi teyze var, çok konuşuyo, off susumuyo, tuvalet temizlemekten tiksiniyomuş ööle dedi, bende sordum kendisine
neden diye?
"bok püsür görmekten tiksiniyomuş"
ee senden de çıkmıyomu aynısı, doğal bişi dedim.
"ay yok ben hayatta bakamam" dedi

gülesim geldi.
sert bir dille uyaracaktım ki tam
vazgeçtim.
ağteğzeğ beni mahvettin aşkım bebeğim
kafamı karıştırdın
feleğin çarkına çomak sokar gibi soktun aklıma anlamsız düşünceleri
üstadın dediği gibi

"ben feleğin şu çarkına çomak sokarım
yeter ki ıslak ıslak bakma öyle"

buna takıldım ve kitlendim.

framboğazlı kazak erkeğim
perdesiz bas gitarım
günaydın çapağım benim (geniş aileye selamlar)

sarısı pişmiş yumurtam
peynirli ikrama sürülen krem peynirim benim

sabah kahvaltım
akşam kuru yemişim

öperim

NOT: "sol'den girelim abi"

ben ordayım

sorunların sağında solunda önünde arkasındayım.
ama tam ortasında değilim hiç.

gölge dansı yapıyorum ayna karşısında hamlelerimi iyi yapabilmek için

çalışıyorum, didiniyorum, başaramıyorum..
ne acı..

hayatın uygulaması farklı,
pilim bitti kapandı telefon ulaşamadıysan kusura bakma gibi değil hiç
olmamalı..

ama isterim bazen ben de ulaşılmamayı.
meşgule vermeyi
çalıp çalıp açılmamayı
tekrar tekrar aranmayı.

oysa ben her telefon sesinde karşındayım
ne acı..

beklemeyi sabretmeyi ve susmayı öğrendim ben
çok öncelerimde
önce dediğin nedir ama?
son kullanma tarihi geçmiş an'lar
suratıma yapışmış bir gülümseme sadece
hatırlandıkça acıtan ağlatan

hani uzun bir cümlede, noktalar virgüller konulmazsa çıkar ya çeşit çeşit anlamlar
onun gibiyim
nereye çekersen çek
bak işte
ben ordayım..

8 Kasım 2009 Pazar

7 Kasım 2009 Cumartesi

benn


bir hüzün sardı beni yine :))

6 Kasım 2009 Cuma

rüya

hissediyorum!
elimin ayarı kaçmaya başladı.

çok kötü bir rüya gördüm bu gece yine, deliksiz uyumuşum ama
hani kötü rüyalarda insan korkup uyanır ya
öyle de olmadı.
salak gibi hikayenin sonuna kadar izedim
yaşadım.
uyandığımda ağlıyodum.
rüyalarda ağlarken herkes benim gibi ağlar mı gerçekten bilmiyorum.
ne gördüğümle ilgili ipucu da vermicem
gerek yok zaten
ama
bok gibi uyandım.
yolda elime kitap aldım
içim sıkıldı okuyamadım.
müzik dinliyim dedim.
ne dinlediğimi farketmedim bile.

ama rüyamda dinlediğim şarkıyı hatırlıyodum.

bu şarkıyı dinleyerek ağlıyodum..

"tell me tell me is life just a playground
think you’re the real deal honey
and someone’ll always look after you

but wake up baby
you’re so totally deluded
you’ll end up old and lonely
if you don’t get a bullet in your head

good luck good luck
good luck in your new bed
enjoy your nightmares honey
when your’re resting your head

you sold me sold me
sold me down the river now
hope you’re feeling happy now
now you’ll always have a sneer in your smile

but wake up baby
you’re so totally deluded
you’ll end up old and lonely
if you don’t get a bullet in your head

good luck good luck
good luck in your new bed
enjoy your nightmares honey
when you’re resting your head

and i’m glad so glad that i’m done with you
no more crying crying leaving me so black and blue
you backed me up against the wall but i stand tall
don’t give a damn no more

oh baby bye bye
no more lies
no more lies
no more lies
without you

good good luck
in your new bed
enjoy your nightmares
when you're resting your head"

off yaa rüyamda bile iyi dilekler içersindeyim

bu nasıl bir çelişki?

5 Kasım 2009 Perşembe

behlül kıyafet:)





behlülün bu haftaki kıyafetine 10 üzerinden 10 verdim

kısa kollu bir tshirt üzerine yelek:)
siyah kombinasyonları
toplu bir saç
koyu renk pantolon

erkeklerin kıyafetleriyle pek ilgilenmem ama
bu sefer ki çok iyiydi:)

özel istek üzerine


özel istek üzerine
ama yine de
kim üstüne alınırsa:)

keşke 2


gözlerine baktığında yetmeyip
içini görmek istesem

film kahramanı gibi
"kahramanım" olsa
kurtarsa..

bu delice
korkudan...

keşke...

keşke

aşk dediğin
en sığ zihnin içinde bile
kendi sanatını yaratır
görünmezi görür
duyulmazı duyar
aşk korkmaz çıplaklıktan
soyunur...

ah keşke uzaklaşabilsem önyargılardan
korkulardan
gördüğümün ötesinin de olduğuna
inansam ufka bakarken
çizgiyle ayırmasam sınırlarımı
duvarlarımı yıksam

korkmasam çıplaklıktan
soyunsam...

soyunsam
"ben" kalsam
"kendim" kalsam..

keşke...

4 Kasım 2009 Çarşamba

laf olsun diye



yetişkinlere uygun bir içeriğe sahip bir blogum var, maşallah yazdıklarım ilkokul seviyesi,
küfürleri saymıyorum, çünkü benden daha geniş bi küfür bilgileri var sevgili ergenciklerimizin.
zaten bir ergencik neden gelip de benim çöplüğe dönmüş blogumu okusun ki dimi ama..

bu fotoğrafı ne zamandır koyucam ama uygun modumu bekliyordum.
bugün de buna uygunum,
sorarsanız neden bugün diye hiç bir özel anlamı yok,
gri bir fon ve çok sevdiğim çilek iliştirilivermiş çatal arasına
böyle fotoğraflarda beni bi merak sarar
yüzü nasıl acaba diye
sizi de sardı mı bilmem
hani şu çarşaflı fantezisi gibi, daha görmediğimiz ne cevherler var hesabı
burda gerçi cevherin görülmeyen kısmı kalmamış ama olsun
ben bu bedene süper seksi kırmızı rujlu bir dudak hayal ettim
gözler de gri siyah olsun
dudaklar ve çilek dışında herşey renksiz.

garip bir şekilde bana sürekli sorulan soruyu hatırlattı bu resim
gerçekten alakasız ama
ne zaman turuncu pallmall sigaramı görseler
"aaa, portakallı mı bu eheueheuehu" gibi
çok sığ zeka esprilere maruz kalıyorum.
bunu söylerken de üzgünüm, hemen herkes yapmıştır heralde bu espriyi
kusura bakmayın.

sabah büfeye gittim, 1 bçk aydır 30 kere sigara aldığım adam vardı yine
1 turuncu pallmall dedim
5 ytl uzattım
suratıma baktı ve
bana 1 jeton ve bir sürü bozukluk geri verdi
ben de adamın suratına baktım ve pallmall? dedim
"aaa, pardoon ya, jeton ve pallmall ne alaka yaa dimi, sorsanıza ne alaka diye" diyip güldü
ama bu gülme süresi bayağa uzadı kanımca, ben sigaramı aldım arkamı döndüm hala gülüyordu.

bunu niye anlattım, hiç bir anlamı yok tabiki..
bir anlamı mı olmalı sonuçta?
yooo

bir resimden geldiğim noktalara bakıyorum da
epey yol almışım.

hah bağlantıyı buldum şimdi, kırmızı pallmalldan gelmişti tüm bunlar aklıma,
kırmızısını içsem çilekli mi diye sorucaklar mı merk ediyorum.

nasıl bir çelişki bendeki şuan anlamadım.
saçmalama potansiyelim maksimum bu sabah

çöplük dedim ya haklıyım.

laf olsun diye yazıyorum zaten.

öölesine.

3 Kasım 2009 Salı

vahşi yaşam senfonisi

dert babası oldum resmen,
hiç sormuyo da işin var mı gücün var mı,
hıı hıı diyorum sadece
dinlemiyorum aslında

çok sıkıldım.
kadın milletinin dedikodu potansiyeline şaşkın gözlerle bakıyorum,
hiç bitmiyor anlatmak istedikleri
anlattıklarının doğruluğunu da sorgulayamam.
zaten anlatılanlar da benle alakalı değil
ne kafa yorucam

"seni kızım gibi görüyorum, o yüzden anlatıyorum"
ama ben senin kızın değilim.

sen bana kendi öz kızını da anlatıyorsun zaten...

için sıkıldı bu sabah
"aile içi mevzulara karışmam ben ablacım" dedim

"olsun dinle, anlatmazsam çatlıycam" dedi
konuşmaya ihtiyacı varmış
bol küfürlü aile mazisi
kim kime ne dedi
nereye gitti bu paralar
boşansa mı boşanmasa mı falan
kurbanlık koyun gibi bekledim.

insanları dinlemek için ayırdığım vaktin çeyreğini bile
kedime ayırmıyorum ben

aynı odada içi içe çalışınca insanlarla
karnınlarının gurultusu
bağırsaklarında dolaşan gaz
diş gıcırtısı
ağız şapurtısı
özel telefon konuşmaları
geğirmeleri
gizli osurmaları
hatta nefes alışlarını bile duyar oldum

yeni müziğim doğal sesler
vahşi hayata merhaba senfonisi

birazdan vahşi yaşan isimli derse gidiyorum okula

o da ayrı sıkıcı
okurken bile sıkılabilirsiniz
içini zi baydım biliyorum.

hadi görüşürüz

2 Kasım 2009 Pazartesi

erken teşhis hayat kurtarır:)

slogan arıyorum ama en klişelerinden başlayarak tabiki:)
en çok kullanılan "erken teşhis hayat kurtarır" sloganıyla ilgili Penguen yorumunu okuyunca koptum:)

polisler kadına sormakytadır:
-size saldıranı teşhis edebildiniz mi?
+eö, bana kimse saldırmadı ki!
-olsun erken teşhis hayat kurtarır.

ben mi çok salağım yoksa bu mu çok komik anlamadım.
gülüyorum lan bi saattir:)

dua

canımı sıkıyor bu blog, resim ekleyemiyorum.
ayrıca hiç birşey de duymuyorum şuan, duymak da istemiyorum.
zaten herzaman imla hatası yaparım, yazmaya çalışırım hatalarla dolu.
sonra üzülürüm...
ama ben bugün hata yapmak istiyorum.
eskilerden olanları görüdm hep rüyamda, kötü uyandım
bir cinayete kurban gittim
faili meçhule karıştım.

sonra üşüyerek uyandım sabah, çok erken kalktım çünkü, kaloriferler yanmamıştı,
buz gibi bekledim.
suratım sapsarı, bir tek sivilcelerim kırmızı.

saati erteleyip durdum hep,
tek amacım tekrar tekrar dinlemekti melodiyi, 6 bçktan 7:40 a kadar tekrar tekrar dinledim, o usandı ben usanmadım.
her 10 dk seni andım.
üşüdüm ya sabah aklıma geldin..
üşümeseydim bu kadar özlemezdim.

siyahlara büründüm yine, yakışmıyormuydu bana gerçekten onu düşündüm sabah,
daha mı zayıf olmalıydım
ve daha mı az küfür etmeliydim
herşeyi daha az bilmeliydim ya da..

bu sabah gri yağmurlu gökyüzünde beliren gökkuşağı gibi
tezat bir duruşum vardı.
hayatta hep olduğu gibi.
konuşmaya yasaklı konularımızı düşündüm durmadan.
yasaklar cezbetti,
konuşmazsak olmazdı belki sana göre
elimde değil
düşündüm işte..

rüzgar çok sert esiyordu vapurda,
sessiz ağladım
ağladığımı sandım ya da

bu sabah kötü uyandım kısacası.
topuklu ayakkabılardan tekrar nefret ettim,
saçlarımı siyaha boyatmak
ve tırnaklarımı en dibinden kesmek istedim.

seni değişmedim,
sana değişmedim.


ve ölen bir kedi için dua ettim.