25 Eylül 2009 Cuma

uzun zamandır kazalardan ve belalardan kafamı kaldırıp da yazamıyorum.
beynim de bedenim de error verdi resmen.

mavi ekran dolaşıyorum.
annem iyileşsin, ben rahatlıyım tekrar karşınızdayım..

tüm dostlara sevgiler

11 Eylül 2009 Cuma

hiç güleceğim yoktu
hem de bu psikolojideyken
sağolasın nihat doğan
beni güldürdün!

"intikam soğuk içilen bir çorbadır" demiş kendisi.

mantık hatası elbette ki yok, yemek=çorba falan
ama abicim
bu kadar da olmaz ki yaaa!

kendisine soğuk ayran aşı çorbası ısmarlayasım geldi
wallahi!

9 Eylül 2009 Çarşamba

pamuk

yağmur yağsın dedim ama bu kadar da değil
eşşeğin kulağına su kaçıran cinsten oldu bu yağmur.
"ya hep ya hiç"ci bünye aslında bundan içten içe zevk alsada, şu toplumsal düşünen gözlükler yapışınca bir kere çelişkiler huzursuz ediyor içimi.
su yok dediler, yağmur yağmıyor dediler, suya zam yapıldı bu yüzden. şimdi şakır şakır yağıyor evet, aklıma enstitüde ders dinlerken bir cerrah arkadaşın kulağıma eğilip de bir yağmurlu kış gününde " ya bir şarkı var yağmur yağıyo şakur şukur diyip duruyo lan" dediği günü anımsadım.
sevmemiştim o şarkıyı, ne biliyim işte ısınamamıştım bi kere.
ama hayat bu işte büyük konuşmamak lazım, alır 5 kardeşini suratına öyle bir koyar ki ne olduğunu şaşırırsın.
birgün gelir beki de o şarkıyı başka türlü hislerle dinlemek nasip olur benim gibi büyük laf eden insancıklara.
şarkının girişi fena değildi, ama o da bir yere kadar, ilk 24 saniye için tüm şarkıyı dinlemeyi istemek de mantıksızdı. herneyse...

şimdi yağmur feci yağdı gerçekten, tüm marmara bölgesini esir aldı, kaybolanlar var, sevdiklerini kaybeden insanlar var şu sıralar, buna ağlayan ve kahrolan.
şimdi benim içimdeki delice kudurmuş bir köpek gibi yağmur yağsın duam bende vicdan azabı yarattı.

bir yandan da suya yapılan zamlar belki geri alınır, ne de olsa su var artık diyorum, rahatlatmaya çalışarak kendimi..

bir de pamuğa üzüldüm çok. güzel beyaz kedi, hem oyuncu hem obur..

zehirlenmiş sanırım dedi veteriner.

gözlerini tek bir noktaya dikmiş, kıpırtısız yatıyordu, "durumu kötü" dediler..
"yapılacak herşeyi yapıyoruz zaten" dediler.

serum takmak için zavallı patisinden bir iğneyle içine girdiler onun, kan bile gelmedi, nabzı düşüktü..
canının acıdığına dair bir belirti de göstermedi..
sesi soluğu çıkmadı.
ne düşünüyordu tam o esnada, ona yardım ettiğimizin farkındamıydı?
eminim farkındaydı..

ama gece olup da yalnız kalınca belki düşünmüştür, annesini kardeşlerini, ağaç dallarıyla oynamasını, o eski püskü arabasının içinde geçen bebekliğini belki de..
biz yoktuk yanında, yalnız ölmek nasıl bir duygu bilmiyorum.
ölümden çok ölümün yalnızlığından korkuyorum.

dışarda deli gibi yağmur yağarken, o zehirlendiği için buna bağlı ishal ve su kaybından öldü..

dışarda deli gibi yağmur varken, o suya muhtaçtı..

gece sevgilijmin aldığı kitabın bir çırpıda 200 sayfasını okuduktan sonra, yatağa uzanıp da uykuya dalacakken gelen o sarsıcı huzursuzluk..
pamuk'un acısını paylaşan.

sesini duydum, iyiydi, evdeydi, sağlıklıydı o.

tekrar yattım...

gece gökyüzüne patlayan kocaman havai fişekleri gibi şimşekler ve gökgürültüsünün sesiyle uyandım.

çok üzülmüşüm demekki, aklıma yine pamuk geldi.. o da sıçramışmıdır yattığı yerde, ilk kez bu kadar gökgürültüsü oldu o doğduğundan beri, belki korkmuştur çok, belki de çoktan ölmüştür işte..

düşünmemeye çalıştım, kalktım bir sigara yaktım..

bende zehirledim kendimi ve yattım...
okuduğum kitaptaki gibi bir seri katille uğraşıp durdum rüyamda, uyandım ama bela gibi her seferinde rüyayı görmeye devam ettim..

sabah oldu..
telefona sarıldım..

işte günün en üzücü haberi..

pamuk ölmüş..
bir yağmurlu gecede
o suya hasretken..

allah rahmet eylesin..
ne güzel miyav derdi...
pamuk..

5 Eylül 2009 Cumartesi

özel enayi

aslında yazmak ve paylaşmak istemiyorum bişeyleri bugün hiç.
ama içimden birşeylerde sanki yazmazsam günüm kötü geçecek diyor.
günden kastım "geceden" sabaha kadar olan gecemden yani..

bir sözlükte arada sırada zırvalıyorum ve orda bir yazı gördüm.
hoşuma da gitti.
"her insanın alnında, ''bana kendimi özel hissettir'' yazar.." diyordu bir yazar arkadaş.

beynimde şimşekler çaktı ve saniyelik bir zaman diliminde içimdeki izleyiciyi gördüm.
gerçekten de full hd kayıt yapan bir kameram var içimde.
tüm anları saklıyorum.
psikopat bir seri katil olsam, bu kadar ince detayı saklamamı anlamlı bulucam ama değilim.

herhangi sıradan bir insanım işte.
ama beynim çöplük gibi.
özellikle önemsediğim kişilerin her hareketi bitmek bilmeyen bir hafızayla depolanıyor içimde..

geçen gün konuştuk, başlangıçlarımızdan söz ettik de ben nedense unutmuşum en güzel olması gereken anları.
çok büyük bir tezat bu.
ama odasındaki ne işe yaradığını bile bilmediğim kablonun yerini hayal edebiliyorum gözümü kapattığımda.
veya biliyordum lenslerinin kutusunu nereye koyduğunu.
hep giymesini istediğim tshirtin yerini de hatırlıyordum mesela..
ama,
en özel anları unuttum.
beynimin bana yaptığı en büyük piçlik bu olsa gerek..
niye silmişim o günleri bilmiyorum.
kocaman bir vicdan azabı.
tahammül edemeyip silmişim.

neyse çıkış noktam bir söz'dü.
alnımda 2 şey yazıyor olabilir.
1- kendimi özel hissettir.
2- ben bir enayiyim.

özel hissetmeyle alakasız ama benim unuttuklarımı hatırlıyor. unuttuğum değerleri bana hatırlattığı için özel.

ben bir enayiyim. hatırlamamam gereken ne varsa boşa hamallığını yapıyorum tüm bu ayrıntıların.

kendi içinde çözümsüz bir durum bu.
karmaşık.

olsun..

1 Eylül 2009 Salı

ramazan ayı denilince aklıma çok salak bişi geliyo

bir ramazan günü,
üniversitede okurken, okul dönüşü sirkeci de
herifin biri zorla omuzlarımdan tutup suratıma geğirmişti

niye acaba?

kafama takıldı şimdi..