25 Ağustos 2010 Çarşamba

embriyomuz-fasulye!


Gelelim fasulyenin faydalarına. Evet efendim fasulye. Hem de kurufasulye. Fasulyenin faydalarından bahsedip de “sen fasulyesin” diyerek oyun dışı edilmek çelişkisine. Gaz yapmasıyla ünlü fasülyeye ben buna kısaca yazı boyunca “fasul” dicem, neden sık sık faydalarından mevzu bahsi geçer önemli girizgahlar yapılırken gibi soruları irdeliycem.
Evet fasulye güzel bir besindir ama ben hiç sevmem, bir tek bizim Cerrahpaşa’nın ordaki kuru fasulcüyü seviyorum. Çok içli dışlı değilim, üzerine para verseler belki yerim. Kendisinin çeşit çeşit cinsi var. Seveni de sevmem o derece.
Küçükken sen fasulyedensin diyip yakartop oynarken, 5 taş oynarken veya saklambaç oynarken beni adamdan saymazlardı. Saklanırdım, ebe sobe yapardım, ı-ıh çekil fasul derlerdi.
Şimdi efendim her canlının embriyolojik gelişim aşamalarının başlarında, blastosistti, gastrulaydı falan derken böyle şirin mi şirin fasulyeye benzeyen bir embriyocuk oluşur. Bu insanda da köpekte de fil de de, ne biliyim orangutanda da böyledir. Memeli canlılarda bu aşamalar hemen hemen benzer işler. Memelerimizin olmasının bir sonucudur bu. Ha mesela yunus balığında da böyledir. Neyse örnekleri abartmaya gerek yok, anlaşıldı sonuçta.



Şimdi embriyo denen bu kendi halindeki saf ve şaşkın yaratık, küçüktür küçücüktür. Tek amacı büyümek ve gelişmektir. Kimse elleşmese ona çok iyi olacaktır. Yiyip içip yan gelip yatmaktır amacı, bol bol yeni hücreler, yeni damar ağları, taze nöronlar oluşturarak tek başına yaşayabilecek bir varlık olmaktır hedefi. İş böyle olunca ancak bir ölçüde kendisine faydası vardır, aslında faydasızdır, yesek karnımız doymaz, çöpe atsak yazık olur cinsten. Sanıyorum ki bu fasul benzetmesinin ana sebebi budur. Yani daha sen bir embriyosun defol git önce kendine faydan olsundur. Aslında biyolojik temelli aşağılamalar benzetmelerdir bunlar. Özümüzdeki ilim bilim sevdasının göstergesidir. Eski zamanlardaki kürtajcı teyzelerin ürünüdür belki de kimbilir.
“aa aaa şuncacığa da bak, aynı fasulye gibi hıh” demiştir. Öyle kalmıştır belki de.





İnsanlar olarak benzetecek bir şey bulamadığımızda doğaya, bitkilere, hayvanlara, nesnelere sararız genelikle. Bu da böyle bir şey.
“o kız tam bir yılan”
“ayısın oğlum sen”
“öküz”
Bunlar hayvanlara örneklerdi, besinlere örnek olarak da;
“kaşara bak”
“bir içim su”
“fıstık gibi karı” gibi
Bitkilerden
“evet benim sevgilim bir odun, hem de yontulmamış”
“aha, göte bak kabak gibi”
“bu çocuk tam bir ot, sürekli ders çalışıyor”
Tabiki nesneler de var bunlara ilaveten;
“ben saksı değilim”
“bidon gibi şişmiş”
“kültablası gibisin, iğrenç kokuyosun” şeklinde.
Biz tabiki insanlar olarak mükemmel yaratıklar olduğumuzdan, insanlar dışında evren de bulunan her türlü şeyi aşağılama malzemesi olarak kullanabiliriz. Süper yaratıklarız çünkü. Ağzına bile sışarız şu hayatın.
Fasulyeye bu kadar yersiz benzetme yaptıktan sonra hakkını da yememek için; “eee gelelim kurufasulyenin faydalarına” deriz. Hala diyen varmıdır bunu? Bilmem ki vardır belki.
Efendim, küçücüktür ufacıktır içi dolu turşucuktur ama çok faydalıdır çok, gaz yapar ama bağırsakları çalıştırdığından, florayı dengeler, içindeki protein çok değerlidir, omega yağ asitlerine diyecek yoktur, tok tutar, sıcak tutar diye devam edebiliriz.
Bence biz insan oğlu olarak , düşünen birer hayvan olarak çok sığ sularda geziyoruz. Hayal gücümüz ancak bu kadar. Yıllardır süren fasul geyiğinden de kurtulamamışız. Ne geçmiş elimize.
“hem de kurufasul seni, çık git”demişiz. Aşağılamaya gel. Sonra da gel sev şimdi, nasıl yersin fasul ha? Soruyorum.
“yok ben almıyım, gaz yapıyo da..” almazsın tabiki. Yıllarca en alasını almışsın zaten. Yemiş durmuşsun.
Kurusun sen, için kuru, götün kupkuru mantığıyla durmak yok yola devam demişiz.
Oysaki bu emrriyo denen yapının, çok zeki ve çok işe yarayan hücrecikleri vardır. Kök hücreler. Bu kök hücreleri alırsın beyne koyarsın beyin hücresi olur, alır kalbe koyarsın kalp hücresi olur, karaciğere koyarsın karaciğer olur. Bukalemun gibidir. Her yola gelir. Joker gibidir. Bu kadar mukaddes bir varlığı gidip de bir baklagile benzetmek şaşılacak şey doğrusu.



Klasik türk filmlerimizde çok mutlu bir çift vardı. Kız hamile olduğunu öğrneir hemen ultrasona gider, alır ultrason görüntüsünü sevgilisine gösterir. “bak aşkım, bu bizim fasulyemiz”

Sevinçle sarılırlar.
Hadi o fasülyeyi de adamdan saymayalım. Yokmuş gibi davranalım.
Olur mu olmaz.
Böyle “minicik, ufacık, minminnaş” diye de ekleriz. Bişey minik olunca çok acayip şirin olmak zorundaymış gibi. Yoo hiç de bile değil bana göre.
Ben yavru kedileri çok severim şüphesiz ama hep de içimden büyüyüp kocaman güzel bir kedi olduğunda nasıl görüneceğini düşünüp heyecanlanırdım.
Sevmem öyle minik şeyleri. Kocaman ellerim ve ayaklarım var diye de değil ha. Az buz da değil, benim bu ayaklar var ya, yakında oy kullancaklar o dereceler.
Tabiki hatunun çıtı pıtısı, kedişin minişi, burnun fındığı, göbeğin ayvası derken, böyle yeryüzündeki herşeyin ufalıp cebime giresi geliyor.
Nedir yani? Çözemedim ki? Çözen var mı?
Aslında çözdüm çözdüm de uzun hikaye.
Mesela erkeklerden bahsedelim, kadınlar yanında daha kısa daha minik olacak ki, rahat sahiplenebilsin, kolay koruyabilsin, fiziksel üstünlüğü olsun da egoları okşansın. Erkek olmanın vazifelerini yerine getirirken zorlanmasından. Kadın dövmeye kalmasın mesela kafası bozulursa.
Erkek gibi kadın diye dışlasınlar, homofobik tavırlar içine girsinler. Niye sevmiyosun erkek gibi kadını söyle bakayım yiğidim? Sevgili olmak mı zorundasın, erkeksi tavır neden seni bu kadar rahatsuz etti anlat bakalım?
İşin özü en erkek, en güçlü onlar olsunlar, geri kalan mümkünse minicik kalsın. Sorun değil.
Hepsi birer fasülye olabilir onların dışında.
Konu nerden nereye geldi. Vay anasını. Böyle şeyler söylemek istemem ben aslında. Ama dilim kurusun. Kuru fasülye olsun hatta.
Çok mu serzenişteyim bilemedim. Beni kimse minicik miniminnacık diye sevmedi. Hani minik olamadım büyüdükten sonra. Sadece çocukken fasul düm ben. Büyüyünce kimsenin fasulü olamadım, kimse bahsettmedi faydalarımdan.
Ama ben sevmem fasul söylemiştim. Beni seveni de sevmem ben.
Niye seviyo ki beni, sevecek adam mı kalmadı hayatta yani, hiçç !!

Neyse,
Mevzuyu fazla uzatmıyım burda kapıyım, zaten yine boka sarmış gibi.
Tekrar dönüp okumıycam.
Beğenmezseniz fasulyeden sayın.
Haaa ama
Kurufasulyeden.

4 yorum:

FeSAT dedi ki...

1- Cerrahpaşa'daki o kurufasülyeyi yarım bıraktım diye çok kızıyorum kendime hala :(

2- Hadi kadınlar,emzirmek için kullanıyolar falan.. Peki erkeklerin niçin memeleri var diye soruyorum sana ?..

3- Gülse Birsel'i okumanı tavsiye ediyorum.. resmen ona rakipsin bence.. (bu tip yazılar konusunda)

4- Erkekler hakkındaki söylediklerine sonuna kadar katılmakla birlikte, bende o öküzlerdenim içten içe biliyorum bunu..

5- Niye bunları sayılarla yazıyorum?.. ama onu bilemiyorum işte ;)

blackinwhite dedi ki...

sorularına cevaplar;
1. soru: o senin terbiyesizliğin
2. soru: erkekler ilerde cinsiyet değiştirirlerse zorlanmasınlar meme ucum yok diye üzülmesinler diye
3.soru:ben ne okıycam gürse birseli o beni okusun :P
4. soru: senin öküz olduğundan şüphem yoktu (hehe)
5. soru: ben de bilemedim

heheh, sevgiler

FeSAT dedi ki...

2. sorunun cevabı şöyle olacaktı küçük hanım ;)

erkeklerinde memeleri vardır çünkü; Sadece kadınların süt keseleri olmasına karşın, embriyonun ilk oluşum aşamasında kadın ve erkekler olarak gelişmemiz benzeri biçimde başlar. 6 haftalık olana kadar, embriyo kadın şablonunu takip eder. Ta ki erkek cinsiyet kromozomu devreye girene kadar. Ancak bu aşamada artık erkeklerin memeleri oluşmuştur bile... (biliyosundur sen zaten ama başka okuyucularına ek kaynak olması bakımından açıklıyorum.. yoksa sizin gibi bir biyoloğa ahkam kesmek haddimize diildir efenim)

blackinwhite dedi ki...

hahaha:)) ben gidip kendimi zaten bu cevaptan sonra intihar edeyim:)
hatta yapıyor olduğum doktoramın da içine edeyim, sen çok yaşa :))