15 Ağustos 2010 Pazar

havada kaldım şahitlerim var!


düşmanını uzakta arama.
ilk düşmanın kendinsin zaten. önce kendinden kork.
sonra en çok kendine güven.
sadece kendine hatta.

yoldan geçen tinerciden, yan apartmandaki ayyaştan veya belinde silahlı adamdan korkma.
işi yok seninle.
derdi yok.
düşman önce kendinde sonra en yakınında.
unutma!

bir cinayettte ilk önce aileden sorgulamaya başlanmasının sebebi bu.
cinayetler hep kendi içimizde.
sakınıp sakladığımız düzenimizin en dibinde en içinde.

biz kendi soyumuza düşman yaratıklarız.
öldürmeye programlıyız.
televizyonda pitbulllar için katil köpek demeleri ne acı.
ben sofrada elimde bıçakla bir katilim
hem de çok güzel yapabilirim bunu.

kusursuz cinayetin peşinde değilim ki zaten.
hiç birşey kusursuz değildi.
bu da olmayıversin.

en çok acı veren hep en yakınımdaki.
tüm yalanlar onların dudaklarından dökülüyor.
en büyük korkularımın sebebi onlar.

bir deprem olacak ve ben bu küçük kavanozda kaybolacağım.
duvarlar üzerime yıkılacak
etim ezilecek.
son nefesimde molozların tozları dolduracak ciğerlerimi.
ana rahmindeymiş gibi huzurlu
duyduğum seslere anlam veremez beklicem.
belki çok hızlı olacak
kafatasım çatlarken duyacağım beynimin en derininde sesini
veya yastığım kapatacak yüzümü
nemli bir nefes alıp vermeye çalışacağım.
evim...
yuvam.

ölümüm olacak belki.

en yakımından korkuyorum.





salak değilim.
biliyorum
yalanları

hayatta hiç bir zaman salak olmadım ben.
salak rolü oynamak da istemedim ama
hayat çekilmez oldu o zaman.

ve şimdi o kadar çekilmezki.

küçük bir çocuk olup yatağıma işemek istiyorum.
elimde donumla bahçeye fırlamak hatta.

"havada kaldım şahitlerim var" diyen adamın hayal dünyası gibi zengin bir zihin sofrasında, elimde donumla koşmak istiyorum.

kayıtsız bakan gözlerde anlam aramaya çalışmadan.

bir ağacın kenarına gidip yine yeni doğum yapmış kedilerin memelerini sopayla dürtmek istiyorum.
hoşuna giderdi kedinin kaldırıp kafasını bakardı ve içinden "insanoğlu garip " derdi belki.

zorla tarhana çorbası içirmek istiyorum yine oyuncak bebeklerime.

hiç konuşmayan, ağlamayan ve asla karanlıktan korkmayan kız çocuğu olmak istiyorum tekrar.
benjamin button hikayesinde annemin içinde yaşlanmak istiyorum.

ben sevmiyorum bu dünyayı.

sahte geliyor herşey.

sormuyorum sana suçlumsun diye
veya ben suçlumuyum senin gözünde

önemi yok

hücrelerimin içine girip
paramparça etmek tüm kromozomlarımı
genlerimi çıkartmakistiyorum
hastalıklı

en bulaşıcı hastalık bence bu

ben istemedim bu çocuk olmayı.

hayatta hep
"çok zeki ama tembel, çalışırsa başarır" olmayı


benden, içimden, hücrelerimden, sahip olduğum herşeyden
al sana ait herşeyi ve çek git.

senin yüzünden
kendimden nefret ediyorum ben.



çalabalarsam başarırım.

sadece biraz tembelim ya ben..

Hiç yorum yok: