14 Temmuz 2009 Salı

çamurluk

kulaklarım çınlıyor, benden başka duyan yok mu?

bir insan bir göz hapsine bir ömrünü verir mi...
önce dolup sonra taşıyorum, sonra tekrar sonra tekrar..
yıllar geçse de unutmayacağım konuşmalarım oldu son zamanlarda,
hayal kırıklıklarıyla doldum,
henüz taşmadım ama..
sırtımı dayadığım hayallerime yaslanıp da dinleniyorum sürekli,
yoksa altı delik bir ayakkabı gibi birlikte yürüdüğüm ama tüm pisliği içime bulaştıran yol arkadaşlarından yorgunum..
yorgun ruhların dinlenme istasyonu
acıların, düş kırıklıklarının, öfkelerin yatağıma bırakılıp da gidildiği yer,
benim cehennemim, onların cenneti..

ruhumu kanatan, tenimi acıtan ne varsa yaşadığım bırakıp da yürüyorum.
yağmurda su alan delik ayakkabımla..
benim hayatımda yalnızım, hiç olmadığım kadar..
dinleyen olmak ve zamanla sağırlaşan kulaklarım..
şarkıların anlamı benden uzaklaşıyor,
bu kadar elastik olmasaydım keşke, kırıldığımda yere düşen parçalarımı gösterebilseydim
sağa sola eğrilip de inceldiğim yerden kopamamak..
kendimi çamurluklara benzetiyorum son zamanlarda, darbelere dayanıklı
kırılmayan..
çamurluk..
görevi çamurdan korumak olan..

hiç bir farkım yok..

3 yorum:

Adsız dedi ki...

[NOT: Eva’nın “mükemmel” hicvine (“yavrum kendine gel, senden erkek olmaz!”) mukabelede bulunarak, ‘cevap hakkımı’ kullandım. Ne var ki yayınlamıyor. Bilmek istersiniz diye düşündüm!]

Ne kadar “duyargalısın”, bana şiir yazmışsın. Üstelik en beğendiğim üslup/tür: Genital taşlama (hiciv)! Şair Eşref ve Neyzen Tevfik’in ruhları şad olsun: Onlar yattıkça Allah sana kudret-i ferç ihsan eylesin! Çok etkilendim, nasıl teşekkür edeceğimi bil(e)miyorum. Ağzına “sığlık”… Ama tezahüratlara bakılırsa ödülünü zaten almışsın! Bu arada, yazar olduğunu ve kitap yazdığını iddia ettiğin için – yazdıklarını demeye dilim varmıyor – ifraz ettiklerinin tümünü okudum. Ne düşündüğümü bilmek ister misin? Ama ben yine de söyleyeceğim: “Genç Gravyer’in Acılarını” yaz(a)mayacağına göre en iyi olasılıkla, malulen tekaüdü alla Turca bir Melissa P. olabilirsin:“Yazmadan Önce 100 Rektal Tuşe” ya da “YusufÇük Erken Gelir”. O da iç tutarlı bir kurgu kotarabilmen koşuluyla – ki zor! En kötü olasılıysa düşünmek bile istemiyorum…

Aslında dudaklarının (labia majör/minör) arasından “sızan” köpek dişleri göz kamaştırıcı. Saldırganlığından etkilenmemek de olanaksız ama “kız” gibi ısırıyorsun! Her şeye karşın, Oscar’dan aşağısının maliyeti kurtarmayacağını bilsem de Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan ilk Türk kadın yazarı olmanı sağlayacak bir öneride bulunmak isterim: J. G. Ballard’ın, Foucault’nun ömrü vefa etmediği için tamamlayamadığı CİNSELLİĞİN TARİHİ’nin (Ayrıntı Yayınları, 1996) yazıl(a)mamış ciltlerinden biri olduğu varsayılabilecek ÇARPIŞMA’sını oku (Crash, Ayrıntı Yayınları/ Edebiyat Dizisi, 1997)… Seninle oyna(ş)mak güzel ama sıkıcı: Hoşça kal, hoş çakal!

Ekho…ekh…ek…e…!

blackinwhite dedi ki...

hangi piskolojiyle yazdığı belli olmayan, yanlışlıkla veya özellikle?!! muhattabına ulaşamamanın verdiği içler acısı öfkeyle, benim blogumu seçerek içini dökmeye çabalayan sevgili adsız yazara sabah sabah yüzümde bir gülümsemeye sebep olduğu için teşekkür ederim!
süper edebiyat bilgisini ortaya koymak için özene bezene cümleler seçerken kendisi, neden maçhul bir ADSIZ olmayı seçtiği ise muamma,
orası beni ilgilendirmez o da ayrı, yaran mı var gocundun diye sormadan kendimi alamayacağım!! bunu yaparken de şuurunu kaybetmiş bir şekilde sağa sola yazarak, tanımadığı insanların bloglarını alet etmesi, içindeki çözümsüzlüğün en açık göstergesidir.
sevgisi ADSIZ, hoşgeldiniz ve güzel ettiniz,
böylesine kitabi bilgilerinizin devamını dilerim.
EVA size güzel bir cevap vermiştir veya verecektir.
erkeklikle veya kadınlıkla kafanızı fazla bozmamnızı temenni ederim, okuyup geçiniz diye de eklerim.
SEVGİLER :)))

Adsız dedi ki...

eheheh:)