16 Kasım 2008 Pazar

sizin en karakterliniz hangisi?


Kırmızı ışık, sarı ışık, yeşil ışık, bir de yanıp sönen ışık.. onu da unutmamak lazım. En karakterli ışık nedir diye düşündüm bugün. Kırmızı çok emredici, zaten renginden belli, “dur!” diyor sana, “yoksa..” yoksa’ları çok bir ışık bu.. üç noktaları uzun ve bezdirici bir renk.. sevmiyorum kırmızı ışığı, belki de pis bir boğa burcuyum, kendime yakıştırdığım sıfata uygun olsun diye bir boğa maskesine bürünmüş sevmiyorum o ışığı. Zaten kimse emredemez bana.. hayatı hep bişeyleri beklemekle geçen insanların öfkesini anlatan ışık..
Sarı ışık.. çok melankolik geliyor ilk başta gözüme bu renk.. sabret birazdan geçeceksin.. hadi heyecanlan, hazırlan.. geçiş evresi, durmakla geçmek arası karaktersiz bir ışık işte.. ne olduğu belirsiz. Arabaların, boşa aldıkları viteslerini 1’e geçirdikleri, frenden kalkan ayağın, debriyajdan çekilirken gaza basılan bir evre.. yavaş yavaş, ürkütmeden insanları.. çok heyecanlı işte ama bir o kadar da melankolik, böyle sümüklü ve ağlamaklı geliyor bana… hayata bişeylere hazırlanmakla geçenlerin ışığı..
Yeşil ışık. En eğlenceli ışık bu bence. Kendine has bir enerjisi var, rock ‘n roll rengi, yeşil ışıktayken ben, müziğin sesini sonuna kadar açmak istiyorum. Ama bir tehlikesi de var tabiki, önüne pat diye birisi çıkabilir, tüm bu ışıklardan habersiz birisi.. ben öylelerine kendi hayatlarının katilleri diyorum.. “canı tatlı” olanlar vardır ya, kurallara uyalım, uymayanları uyaralım tipler, bu insanlar işte öyle tiplerden değil, “canı acı” diyerek bir zıtlık yaratmak istiyorum bu tiplere. “geçerim kardeşim bekleyiver” insanları bunlar. Veya “hiçbir şey karşıya geçmemi engelleyemez”, ama en güzel yakıştırma da şu olsa gerek : “ ben kurallara uymam, kurallar bana uysun!” Sonuçta yeşil ışık, hayatları takılmaksızın ilerleyenlerin ışığı.
Gelelim asıl mevzuya, yanıp sönen ışık.. asıl tartışılması gereken ışıktır bence.. günümüzün en kırmızı noktalı saatlerinde ortaya çıkar kendisi. Kural olarak tüm renkleri içinde barındırır ama kendisine has havasını da hiç kaybetmez. Yani hepsinden biraz vardır içinde, ama hepsinden de farklıdır. Bence en kıskanılan ışıktır bu. Gecelerin anlam ve önemini kavramıştır.. Alkollülerin, yeni araba kullanmayı öğrenenlerin en biricik dostu ışık.. ama çifte standart da içeren bir ışık. Yayalar daha bir tedirgin olur, böyle psikopat bir katil hart diye önünüze çıkabilir gibi hissettirir. Kırmızı noktalara aldanma bak her an her şey olabilir dercesine sinsi bir ışıktır. Hayatı adrenalinle geçenlerin ışığı..
Sokak lambaları da var tabi tüm bunların içinde. Onlara da değinmek iyi olabilir, üzülmesin kıskanmasınlar.. sokak lambaları sürü mantığıyla çalışan lambalardır. Renkleri ve tipleri önemli değildir. Önemli olan işlevleridir bence. Hiç bitmeyen nöbetleri vardır onların. Sürekli kaşınır bu lambalar, sinekler böcekler etraflarından eksik olmaz. Dostumuz lambalardır ayrıca. Yolumuzu aydınlatmaktan başka çıkarları yoktur. Karşılıksız yanarlar. Emretmezler ve hükmetmezler. Hayatlarında hep önünü görmek isteyenlerin lambasıdır.
Deniz fenerleri de vardır. Biz bunlara zaten lamba demeyiz. Fener mertebesine ulaşmışlardır. Farklı bir oluşumdur. Yanıp yanıp söner o da.. bana çok çekici gelir nedense. Önemli bir görevi vardır çünkü, denizcilerin yol arkadaşıdır. Medyatiktir bir de, şöhretlidir. Bir nevi artisttir kendisi. Çünkü filmlerde konusu geçer, sık sık görürüz. Sevgililerin buluşma yeri, mafya babalarının hesaplaşma yeri, intihar etmeden önce görülesi son yer gibi gibi..
Son olarak fener demişken, el fenerine de değinmek istiyorum. Kendisi küçük işlevi büyük şirin bir fenerdir bu. En az deniz feneri kadar medyatiktir, hatta belki fazla. Korku filmlerinde sıkça kullanılır. En önemli anda söner bu fener. Kalleştir biraz da, adamı sırtından vurur. Sık sık pilini değiştirmek gereken bir fenerdir. Pahalıya patlayabilir. Hayatı hep kesintiye uğrayanların feneridir.
Herkes bir gün bir yerlerde bunlardan birkaçıyla karşılaşmıştır. İşimize de yaramıştır elbet. En karakterlisi hangisi diye başlamıştım ya sözüme, en karakterlisi hepsinden farklı bir şeye ihtiyacı olanmış gibi geldi bana. Ben kalleş de olsa el fenerini seçtim en karakterli olarak. Diğerleri elektriğe bağımlıyken, el feneri pil ile çalışır ve tüm diğer lambalar ve fenerler söndüğünde, sizin tek kurtarıcınız olur. Şimdi artık jenaratörler falan var. Ben bunları şike olarak sayıyorum. Hala el fenerine üstün değil benim için.
Bilmiyorum belki de benimkisi tensel bir şey, el fenerini elimizde tuttuğumuzda ışığı avucumuzda taşıyor gibi oluyoruz. Ten uyumu olsa gerek. Belki kalleşliği çekici gelen. İnsan hep en güvenilmeze yönelir ya, öyle de olabilir ama seviyorum.
Güneş de var evet. Hepsinden üstün belki de. Ama benim alerjim var güneşe, o da bu yüzden kaybetti son zamanlarda. “Yaklaşanı yakarım” tavrını sevmiyorum onun da. Çok ukala ve kendini beğenmiş geliyor bana. “Solaryuma inanmayınız, taklitlerimden sakınınız” gibi tripleri de var. Hep en ulaşılmaz olmak istiyor. Evrenin en büyük mucizesi kendisiymiş, o olmasaymış biz naparmışız falan.. bak sinirlendim şimdi yine..
Ateş böcekleri var, o da doğa mucizesi bence.. seviyorum ateş böceklerini. Küçük sihirbazlar..
Lambalar, fenerler, ışıklar, güneş ve ateş.. yol göstermek ve kuralları koymak için, yaşamak için ve daha bir sürü şey için gerekliler.. istesek de istemesek de hayatımızdalar..
Ben ışığımı buldum.. hem de en karakterlisini..
Peki ya siz?
Sizin en karakterliniz hangisi?

2 yorum:

Cany dedi ki...

mum ışığı... en emektar ışık... her zaman bir köşede bulunan ve karşısındakinin ihtiyacına göre uyum sağlayabilen bir ışık... kendi karakteri çok yönlü olan ama en ufak bir esintiyle bile yön değiştirebilir bu ışık... her tarafı aydınlatmaya çalışsada esinti ne tarafaysa hep oraya yönelir... karanlıkta kaybolana yol gösteren, hafif müzikle birlikte aşk besteleyen, kutsal bir mekanda umut besleyendir
Emektartır ama güvenilir değildir... bel bağlamamak lazımdır mum ışığına geçicidir ve biter... uzun süre yanınızda kalmaz, işte bu tarz kişilikler çok yönlüdür hiçbir renkte değildir fakat aslında her renktedir, dengeyi kurar, çok aydınlatmadan karanlığı önler ama bir gün gideceğini bilmek gerekir ve onunla kısa zamanı iyi değerlendirmek lazımdır hep...
Mum ışığı "hızlı yaşa, genç öl" der, her zaman yanındayım ama sürekli değil...

blackinwhite dedi ki...

mum ışığı, her an çekip gitmeye hazır olanların ışığı olsun o zaman..