27 Kasım 2008 Perşembe

notamı arıyorum...


günlerdir sürekli deli gibi archive-again şarkısını dinliyorum. saplantı halindeyim. klavyeyle yazı yazarken de ellerime bakıyorum, benim ellerim değil sanki. kendime yabancılaşıyor gibiyim. terazinin 2 tarafında iyi ve kötü hislerim, hangisi ağır basıyosa o tarafa yöneliyorum. birkaç gündür kötü hislerim baskın.. tüm siyahların ve tüm beyazların içinde kendime bir "gri" arıyorum telaşla.. beyazın içindeki siyah olmak kolay değil ya da siyahın içindeki beyaz olmak.. bir de godfather-slash solosu var. tüyleri diken diken ediyor.. şarkılarla yaşar oldum iyice. chevelle'nin closure ve the clincher' ı var mesela.. damarlarda gezinen alkol gibi şarkılar.. bir de uyumadan önce atilla ilhan'ın rozalina'sı var. çok kırmızı bir şarkı, odanın içi sıcacık oluyor.. mor duvarlarda küçük mumlar yanıyor gibi aydınlanıyor ruhum, iyi geliyor.. herkesin bir notası varmış ya hayatta, o notanın çok kullanıldığı şarkıları daha çok sever etkilenirmiş. ben de notamı arıyorum.. bir de ne zamandır telefonumu şarj etmediğimi farkettim. kimseye telefon açmadığımdan ve nerdeyse kimseyi aramadığımdan olsa gerek son günlerde.. bana iyi geleceğine inanarak yeni bir kitaba daha başladım. okudukça ürperiyorum... ismini vermek de istemiyorum o kitabın.. çünkü başka bir gün sadece onu tartışıcam burda.. suzanne vega'dan headshots dinliyorum şuan da.. ritmik adımlarla ilerliyor şarkı. ironbound arkasından gelecek.. uyku şarkılarım. eski uyku şarkılarımdaki anılarımdan uzaklaşmak istiyorum artık. ne kadar güzelmiş hayatta kendini sıfırlamak ve tekrar başlamak.. özgürlük.... hala notamı arıyorum.. kaybettiğim saniyelerimin içindeki notalarımı... bana ait bir şarkı olsaydı, sadece bana ait, bana ait notalar...

şarkım yok... kötü benlikten çıkıyorum yavaş yavaş.. öteki sınır öteki krallık.. orda görüşmek üzere... tüm sınırdakilere sevgiler...

Hiç yorum yok: