18 Mayıs 2009 Pazartesi

paintbox

yeşil oyuncağımla başbaşa kaldım..
yeni bir kitap da almıştım bugün, başkalarının hayatlarına beynimi çıkartıp kafatasımdan sürmek, düşüncelerimi de sayfalarına bulaştırmak için bekliyorum...
ne kadar sabırsızmış insanlar..
benim de bu hayattaki rolüm dinlemekmiş..
dinlenmeksizin..
tahammül edilmeksizin...
boşluklarımı doldurmak için çoktan seçmeli cevaplarım var benim..
istediğini işaretleyebilirsin veya sen başka soruya geçebilirsin beni boşluklarımla başbaşa bırakarak..
ben ellerimi kanatırcasına yazmak isterken bir köşede..
sen arkanı dönebilirsin...
hepsine izin veriyorum..
"paintbox you are my only hope"
hayatımı karalamak istiyorum şuan..
yine mi siyah oldum ben...
kendi siyah düşümdeki beyaz adamı mı özledim...

"close your eyes, and think of someone, you physically admire
and let me kiss you, let me kiss you"

hangi öpücük bir dudakta sonsuza dek kalabilmiş ki
hangi tat karışmamış başka tatlara...

"but then you open your eyes, and you see someone, that you physically despise
but my heart is open my heart is open to you"

belki güzel değildim çok, çok akıllı değildim
belki değildim istenildiği gibi
hep gülmelimiydim?
bozulmaya yakındı herşeyin büyüsü
ağlamamalıydım..
bir düşüm vardı benim..
ellerimden düştü...

başkasının gölgesinde
ve ayakizinde
kaybolmak..
bütün kaybolanlar gibi..
senin yüzünden..
benim yüzümden...

Hiç yorum yok: