30 Mayıs 2009 Cumartesi

hiç bir haklısın'a yer yok hayatımda..
önce kızgın değildim, üzgünmüydüm bilemem ama kızgın değildim.
en değer verdiğim kişiyi rüyamda nescafe içen bir mamuta dönüştürdüğümden beri, kendimi anlamaya çalışıyorum.
üstelik çıkarttığı sesten de uyanmışken..
konumuz bu değil, nefret ettiğimi düşündüğüm kişileri sevmeye başlamak, insanlardan soğurken tam da garip bir insan sevgisine bürünmek ne hoş ne acı.
az önce okuduğum bir yazının kahramanına karşı duyduğum bilinmez kızgınlık kendini hafifletti, başardı bunu..
artık kızgın değilim..
ufaldı içimde..
dizime yatırıp bir masal anlatabilirim başını severek..
o tekrar büyürmü bilmem, sadece filmlerde mi olur bu replikler?
neyse..
biliyorum herşey çok üstü kapalı ve anlaşılmaz..
tek tek ne isim vermek istiyorum ne de konuları açıkça anlatmak hislerimi dökerken bu milyonlarca blogdan bir tanesinde..
okuyan aklı kadar anlasın sadece bunu bekliyorum..
dün gece yürürken..
bize bakamaya doyamayan minicik ufacık bir kız çocuğu vardı, birbirimizi zor görecek bir mesafedeyken bile, el sallıyordu bize..
"çocuklar beni çok sever nedense " dedi.
"evet sever tabi" dedim
çünkü bende seviyordum.
o dışardan bakınca yıkılmaz duruşuna rağmen, eğilip bükebildiğini de görmek, hem de bunu insanca, dostça ve aşkla yapabildiğini görmek, nasıl güzeldi..
ben de o minik sarışın kız gibi, ne kadar uzaklaşsamda el salladım ona..

ama fikirler..
tüm anlattıklarımdan bağımsız zihnime çöreklenmiş fikirler..

fikrimden uzaklaşmak istesem de uzaklaşamıyorum.
herkesin elinde tuttuğuna inandığı sihirli değnekle, toz pembe bulutlar saçabileceğine inanması gerçeğine deliriyorum.
herkesin bir zamanlar o el sallayan küçük kız olduğunu bilmek, bu gerçekleri bir tek benim içimde değiştiriyor..

ama konumuz bu da değildi ya neyse...

Hiç yorum yok: