18 Mayıs 2009 Pazartesi

bu şarkının başladığı yerde...

özgür olmak için yalnız bırakıldığım, ama giderken de arkadan kısacık da olsa, karşıdan karşıya geçerken göz ucuyla izlendiğimi bildiğim gün bugün...
ne kadar şımarık olsa da kollarını kocaman açmış, becerikli ellerini sıkıca kavuşturmuş ellerime, hiç gitmek istemeyerek ayrılmanın buruk ve saçma surat ifadesinde, dudağının kenarındaki öpücükle ayrılmak...
acıkmak ve hiç doymamak kısır döngüsünde, başı dönmüş bir şekilde sarılmak saatlerce..
uykudaki melodiler, gözlerdeki çapaklar da eşlik edince bir kere..
nasıl vazgeçilebilir ki....
birken binlerce olmak içinde, kaşındıran huzursuzluk, dişlerin kamaşması, acı tatlı hatıraların sarhoşluğu ve sen de eklenince geçmişime , senden bir saniye önceki geçmişime
nasıl vazgeçilir ki söyle...
seneleri, ayları, günleri ve saatleri saniyeleri saymak..
duvardaki bir saatte, akrep ve yelkovan, arada bir kavuşan, kısacık sıcacık... bir olunan anlar..
nasıl vazgeçilir ki...
bazı ilişkiler vardır, herkes kendi rolünü seçerken gülümser..
bizimkisi de böylesi işte..
nasıl olsun ve ne kadar istiyorsun?
sorusuna eşlik eden, en güzel ağaçtan yapıcacak olan turuncu bir hayalin ötesinde şimdiden yaşarken geleceği
nasıl vazgeçilir ki...
daha henüz en iyisini dinlemeden...
ve bu şarkı başlarken
bu şarkının başladığı yerde...

Hiç yorum yok: