29 Aralık 2008 Pazartesi

bul beni- hadi gel..

Halının üzerindeki yer minderlerinde uzanan iki beden.. Kalp atışları bir şarkının iskeletini oluşturan melodi gibi… Parmaklar da istemsiz eşlik ediyor bu şarkıya… Üst üste dinlenen şarkı… Gözümün önünden kayıp giden saniyeler.. Saatin kısır döngüsü.. Kendi kuyruğunu ısırmaya çalışan bir yılan gibi…Tık tak tık tak….
Zamanın zamansızlığı içinde küçücük bir an. O sınırlı alana sıkışmış huzuru arayan iki insan… Gözünü çevirip de dikkatlice baksan, kalbimden bedenime pompalanan kanı görecekmişsin gibi…Kirli ve temiz kanın sürekli yer değiştirmesine şahit olacaksın.. Tıpkı zaman gibi, saatler gibi, kendi kuyruğunu ısırmaya çalışan bir yılan gibi…
Birbirimize güzel cümleler kurmak isterken söylediğimiz onca saçmalık.. Hiç birisinin bir anlamı yok.. Asıl söylenmek istenenler değil çünkü…
Yüksek bir kayalıktan evreni izliyormuş gibi hissediyordum o an.. Rüzgarın dudaklarıma kondurduğu öpücüklerden, denizin sonsuz damlalarından birkaçını tadıyorum. En kusursuz şarkıyı dinliyordum.…
Bir üflesen, rüzgarla dağılacak kelimeler.. Harfler… Yap-boz.. Kendin pişir kendin ye gibi geliyor kulağa, önce yap ve sonra boz… Topu başkasına atma çabası bu.. Kararı kendin ver demek gibi..
Şimdi kelimler parmağımın ucunda ip atlıyor.. En güzel olanları saklambaç oynamaya gitmiş..
Ne yazsam, eksik kalacak şimdi...
Ben de saklambaca dahil oluyorum…
İki kişilik bu oyunda senden saklanıyorum…
Hadi bul beni…

1 yorum:

SER dedi ki...

"Saklanma anılar ardına sakın
Anılar şeffaftır sen görünürsün
Bir de ben arkamdan ışık alırsam
Beni olduğumdan büyük görürsün

Saklanma, çıkmaz o sokak
Saklanma, bir duvarla son bulacak
saklanma, bu muydu o aşk
Saklanma, bu aşka yazık olacak

Saklanma şarkılar içine sakın
söylenir söylenir de bıkılırsın
Bir şarkı bir şiir olsan
Mısralar devrilir, yıkılırsın.."