22 Haziran 2010 Salı

ankaranın kırosuyum ama mutluyum


elime bir film alıyorum izleyip izlemediğimi bir türlü hatırlayamıyorum. başını hayal meyal hatırlayıp da sonunu bir türlü anımsayamadığım bir film bu. e olay zaten sonunda di mi sonuçta? izlesem başları can sıkcı, aynı şeyler, bilindik diyaloglar olacak.
ama sonu için değer mi?
hmm peki o da bir türk filmi "klişe"lerinden ise?
nolacak ki? fakir ama gururlu bir genç kız mutlu olacak en sonunda,
çatal kaşık tutumasını mı öğrenecek
iyi giyinecek
iyi konuşacak
türlü türlü yenilikler katacak kendine..

adam farkedecek elbet..
aşık olacak..

kendisine layık olacak.
türkan şorayın en türkan şoray olduğu
en göz süzdüğü film olacak.

"güzel olduğu kadar da küstah" olacak.

erkekler sever hem güzel hem de küstah olanları.
süs biberleri hep sevilmiştir.
acıdır yakar ama taşıması güzeldir.
herkes tadamaz onları bi kere..

neyse bizim türkan yüz vermez ediz hun'a,
intikam soğuk yenen bir yemektir ya
yemek iyice soğusun diye sinsi sinsi bekler bir kenardan
şuhh bir kahkaha da patlatır.

olmuştur o.

hanımefendidir.
ayıp yanlış bişi yapmaz.
yapsa da yakışır. kapris denir.
bizimki biraz huysuz denir.

neyse bizim ediz kaptırır kendini iyice.
o eskiden sevdiği fakir ama gururlu kadın
içindeki silik bir vicdan azabı
ince bir sızı olarak kalmıştır sadece.
hatırladığında rakıyı tokuşturup da bir içki masasında "içelim" diyip geçeceği bir anıdır sadece.
kadeh tokuşturma bahanesidir.
neyse..

türkan gerçekleri söylemek ister.
türlü oyunlarla kendine iyice bağlar.
bizim ediz de maymun olmuştur iyice o sırada.
köpek gibi salyalarını akıta akıta koşmaktadır peşinden.
işte "mükemmelliği" aradığı "kusursuzluğu" kendisine "yakışanı" bulmuştur.
budur!
olmuştur!

herneyse..
türkan bombayı patlatır.
ediz utancından yerin dibine girmiş orda kazı çalışması yapıyordur.
neredeyse birazdan petrolü bulup araplara rakip oalacktır.
kendisine bir kırallık kurabilecektir.
bu göt oluş, bu hayatın sillesi yetmiştir ve artmıştır kendisine.

bu farkındalık da süper ve ötesi işlenir klişe filmimizde.

sonunda, ders vermeyi başarmış türkan süzüm süzüm süzülürken ediz de aile babası olacak, pembe çatılı evlerinin akan çatısını tamir edecek veya doğacak çocukların altını temizlecek gücü toparlamıştır.

film bu 2 aşığın yanaklarını ekrana bakarak değdirmesiyle sona erer..



(iddialı laflar her zaman basittir)

bu bir klişedir.
ama ne yazıkki severim ben bu klişeyi.
güzeldir umut vericidir.
kirlenmemiştir.


e tabiki herkes mükemmeldir.
kimileri ise çok daha mükemmeldir.
"söz" sahibidir.
"hak" sahibidir.

işte bu yüzden haklıdır.

ben neyse bu filmi izlemiyim.

şu sonu ne şekilde biteceği belli olmayan
katil çırak mı aşçı mı yoksa baştan beri melek gibi görünen üvey anne mi görelim.

biraz da avrupanın klişelerini benimseyelim.
özümüz zaten önemsiz ya, başkalarının klişeleri bile bizim için modernizm..
yoksa post modernizm mi?
e bilemedim ben şimdi.

hani bir gerçek vardır da insan farketmez.
hep en beğenmediğimize benzeriz.

çünkü en beğenmediğimizi beğendiklerimizden çok gözlemleriz
istemeden benzeriz.
bu benim kendi çapımdaki tespitim.
tamamen yanlış da olabilir.
sorun değil yani yıkılmam yanlışsa.
hayatı kendime zindan etmem.
aç susuz kalmam bu yüzden...

ben şimdi film izlesem mi izlemesem mi bilemedim.

izlesem ve beğensem "alın siz de izleyin" demeye çekiniriim.

hele ki bööle mükemmel insanlar etrafımdayken.
interneti araştırma yapmak için kullanmam.
özgün olanla olmayanı ayırt edemiyorum ki.
evet evet
bende bir sorun var.

milletin twitter da bin tane tweet'i varken ben daha varlığından bi haber ismini söylemiyordum.
hele ki benim gibi kendini bilmez küçük insan.
nasıl sevebilirim o müzikleri

e o kadar şeyden sonra izleyemem ki o filmleri de..
neyse
gizli gizli izlerim ben de

koyarım kendimi türkanın yerine
aynanın karşısına geçer
süzerim gözlerimi..

e zaten biraz da köylüyüm ya..

ankara kırosu

ohh be mutluluk bu.

Hiç yorum yok: