14 Kasım 2009 Cumartesi

sabahlar

rüyanın en heyecanlı yerinde uyanmışsındır, mesanen patlayacak gibi..
gözleri de tam açamazsın, tıslamaya başlayan bir kedi gibi görünürsün muhtemelen,
tek derdin bir an önce çişini kanalizasyona bırakıp geri dönmektir uykuya,
hani en heyecanlı yeri ya, belki devamını görme umuduyla..

ama halının bir kenarı kıvrılmıştır,
yede top şeklindeki çorapların basacak yer bırakmamıştır,
bilgisayarın bir sürü kablosu,
yere düşmüş plastik şu şişesi vardır,
takılırsın
düşecek gibi olursun...

yataktan çıkınca o ilk üşüme,

tuvaletin süper akustiğindeki şırıltı sesi,

ağızdaki acı tad..

karnın gurultusu..


çorapsız ayakların buz gibi olması

offf

dönemedim rüyaya geri!
yine açıldı uykum,
sabahları çay demlemekten ve kahvaltı yapmaktan nefret ediyorum.

bu süreyi uzatabilmek için
yatıp tavanı izliyorum, sağa dönüp aynaya bir süre
sola dönüp kitaplıya
yerdeki halının üzerindeki saç tellerine

yere düşmüş sümüklü mendilime..

bakıyorum...
bu sabahların bir anlamı olmalı demiş ya hatun kişi
haklı..
yoksa çekilmiyor..

2 yorum:

absalom dedi ki...

evet kesinlikle çok romantik bi sabah olmuş :)

blackinwhite dedi ki...

off ya sorma, büyük bir aşktı bu sabah:)
bir de uyumak istersin gözüne gözüne girer perdenin kenarından güneş,
sineğin biri gelip illa sokacam der, üst komşu tadilat yapar,
annen evde temizlik yapar, yan odada birisi horlar...

eheuehu:) çok dramatize ettim galiba, seviyorum uleyyn sabahları :D

sabahların sevgiliye kavuşma ihtimalini seviyorum ben:)